T.C. Mİllî Eğİtİm BakanlIğI
MALATYA / DARENDE - Hacı Hasan Başer Ortaokulu

Haberler

May

Okulumuz taşımalı sisteme dahil olduğu için öğrencilere gelen öğle yemeğinde,  artık yemekleri mahallemizde bulunan sahipli yada sahipsiz kedi, köpek ve kuş gibi hayvanlara veriyoruz. Böylece hem çöpe gitmesini önleyerek israfın önüne geçiyor, hem de can dostlarımızın beslenmelerini katkı sağlamış oluyoruz. Projemiz eğitim öğretimin aktif olduğu tüm zamanlarda uygulanmakta olup halen devam etmektedir. Ayrıca bu proje sayesinde öğrencilerimize sevgi, merhamet ,yardımseverlik, tutumlu olma ve israfı önleme  gibi duyguları da aşılamayı amaçlıyoruz.

Nis

Okulumuz öğrencileri ile bir araya gelen psikolog ve psikoloji öğrencileri mahremiyet eğitimi ,kaygı, akran zorbalığı, psikodrama gibi konularda atölye yaptılar.

Nis

Okulumuz 23 Nisan hazırlıkları hız kesmeden devam ediyor. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı etkinlikleri kapsamında öğrencimiz İlçe Jandarma Bölük Komutanı üsteğmen Hüseyin Keser'in koltuğunu devralmıştır.

Kas

İnsan sahip olduğu sıfat ve nitelikler itibariyle müstesna bir konuma sahiptir. Bu müstesna konum, insanların bazı temel haklara sahip olması ve korunması gereksinimini de beraberinde getirmektedir. Her insan, insan haklarının özü olan "insan onuruna" sahip olarak doğmaktadır. İnsan onurunun yaşamın her kademesinde her türlü saldırıdan korunması gereksinimi, insan hakları olgusunun da ortaya çıkmasını sağlamıştır.

Tarihsel perspektiften insanlığın "hak arayışı" analiz edildiğinde bu arayışın insanlık tarihi kadar eski olduğu gözlemlenmektedir. Bu hak arayışı neticesinde birçok kurum, norm ve mekanizmalar ihdas edilmiştir. "İnsan hakları çağı" olarak ifade edilen 20. yüzyılda insanlığın şahit olduğu iki dünya savaşı, bir hak öznesi olarak insanların haklarının ihlali durumunda nasıl tabloların ortaya çıkabileceğini acı deneyimlerle ortaya koymuştur. Bu deneyim; evrensel, bölgesel ve ulusal düzeyde insan haklarının daha etkili yöntemlerle korunmasını ve güçlendirilmesi gereksinimini belirginleştirmiştir. Özellikle II. Dünya Savaşı ve sonrasında yaşanan yoğun ve sistematik insan hakları ihlalleri, tüm aktörlerin iş birliği içerisinde hareket etmesinin önemini ve zaruriyetini ortaya koymuştur. 10 Aralık 1948 tarihinde geniş bir mutabakat ile kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ile insanların hak öznesi olması bir kez daha teyit edilmiş ve insan haklarının kurumsallaşmasına giden önemli bir adım atılmıştır.

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi 'herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal ya da başka türden kanaat, ulusal ya da toplumsal köken, mülkiyet, doğuş veya başka türden statü gibi herhangi bir ayrım gözetilmeksizin, Bildirgede belirtilen bütün hak ve özgürlüklere sahip olduğunu' ifade etmektedir. Bildirge her ne kadar bağlayıcı bir metin olmasa da kendisinden sonra ihdas olunan bütün insan hakları metinlerinin referans aldığı temel bir norm haline gelmiş ve manevi bir bağlayıcılık kazanmıştır.